Fenerbahçe Forum ve Taraftar Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 ****** ilkeleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 476
Yaş : 34
Şehir : Bursa
Puan Ver :
Kayıt tarihi : 04/09/08

Atatürk ilkeleri Empty
MesajKonu: ****** ilkeleri   Atatürk ilkeleri I_icon_minitimeC.tesi Eyl. 06, 2008 12:36 pm

ATATÜRK İLKELERİ
Cumhuriyetçilik:



Batı
dillerinde cumhuriyetin karşılığı, ulusun kendisini yönelmesidir.
Cumhuriyete hayat veren damarların başında ise demokrasi geliyor.
Gerçek cumhuriyet rejimlerinde sistemin demokrasi ile olan ilişkisi çok
önemlidir. Çünkü iç ve dış tehlikelere karşı cumhuriyet kendisini,
demokrasinin gerekleri içinde koruyacaktır. Bunun dışına çıkılırsa;
demokrasi ile cumhuriyet arasında kopukluk başlar. Eğer böyle olursa en
büyük zararı cumhuriyetin yine kendisi görecektir. Demokrasiyi
benimsemiş siyasî rejimlerde, özgürlüklerin kullanılma alanları
demokrasinin kuralları ile sınırlandırılmıştır. Cumhuriyet rejiminde
kimsenin sınırsız hak ve hukuku yoktur. Çünkü demokrasilerde;
kişilerin, dolayısıyla, toplumların özgürlükleri, hukuk yolu ile
güvence altına alınmıştır. Bunların sınırları da adaletin kalemi ile
çizilmiştir.
29 Ekim 1923'te ilân edilen cumhuriyetin alt yapısını
****** aşama aşama nasıl hazırlamıştı? Cumhuriyet, lâik bir sistem
üzerinde kurulacaktı. Yani cumhuriyet idaresinde ne halifeye ne de onun
kalıntılarına yer vardı.
Cumhuriyeti adaletli bir hukuk sistemi
koruyacaktı. Cumhuriyetin genç kuşakları çağ dışı kişiler tarafından
değil, bağımsızlık ve hürriyetin değerini bilen öğretmenler tarafından
yetiştirilecekti. İmparatorluktan kalan mantık dışı ne varsa hepsi
kaldırılacak, cumhuriyetin temelini ilim oluşturacaktı.
Bilgisiz ve
bilinçsiz bir halk topluluğunun ulus olma hakkına sahip olamayacağını
vurgulayan ******, ulusun bilinçlendiği oranda hak ve hukukuna sahip
çıkacağını biliyordu. Bu nedenle eğitim ve kültüre çok önem vermiştir.
O'nun, bir bakıma kültürü, cumhuriyetin temellerinden biri olarak
görmesindeki neden budur.
******, cumhuriyetçilik ilkesiyle ilgili görüşlerini birçok kez dile getirmiştir:
"Türk
Milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare olunur." (Afet
İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal ******'ün El Yazılan sh. 352)
"Türk
Milleti'nin yaradılışına ve karakterine uygun idare, cumhuriyet
idaresidir. Bu günkü Hükümetimiz doğrudan doğruya milletin kendi
kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilatı ve hükümetidir ki,
onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ve millet arasında geçmişteki
ayrılık kalmamıştır. Yönetim halk, halk yönetim demektir." (Söylev ve
Demeçler C.III. sh. 75, C. II sh. 230)
"Demokrasi prensibi,
egemenliği kullanan araç ne olursa olsun, esas olarak milletin
egemenliğine sahip olmasını ve sahip kalmasını gerektirir. Bizim
bildiğimiz demokrasi siyasaldır. Onun hedefi, milletin idare edenler
üzerindeki kontrolü sayesinde siyasal özgürlük sağlamaktır." (Afet
İnan-M. Kemal ******'ten Yazdıklarım, sh. 71,73)

Halkçılık:

Devrim
tarihimizde önemli bir yeri olan 1924 ve 1961 Anayasalarında da yer
alan halkçılık ilkesi, demokrasinin temelini oluşturmaktadır. Bu
ilkenin ana özelliği ülke yönetiminin halkın elinde bulunmasıdır.

Egemenlik bir zümre ya da ailenin elinde bulunmaz, halkın seçimle iş başına getirdiği kişiler, ülkeyi yönetir. Halkçılık;
1.)Ülke yönetiminin demokratikliği,
2.)Birey ve sınıflara ayrıcalık tanınmaması, gibi öğelerden oluşmakta.

Eğitim yoluyla aydınlanmış halk, ulusal egemenliğin güçlenmesi ve demokrasimizin yaşamasında tek ve gerçek güvencedir.
Halkçılık, ******'ün önemle üstünde durduğu bir ilkeydi. Bu önemi açıklamalardan anlıyoruz:
"Halkçılık
demek, devletin bütün kudret ve egemenliğinin halktan geldiğini, Türk
camiası içinde, fert, aile ve sınıf ayrıcalığı bulunmadığını, kanun
önünde herkesin eşit olduğunu İfade etmek demektir. Bu formül
demokrasinin ifadesidir." (A. Rıza Türel-İzmir Barosu Dergisi Sayı 8,
sh. 413)
"Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk
Milleti denir." (Afet İnan-Medeni Bilgiler ve M. Kemal ******'ün El
Yazıları sh. 351) "Türkiye halkı, ırkça, dince ve kültürce ortak,
birbirlerine karşılıklı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu, kaderleri
ve menfaatleri müşterek olan sosyal bir toplumdur." (Söylev ve Demeçler
C. I. sh. 221)
"Bence, bizim Milletimiz, birbirinden çok farklı
çıkarları olan ve bu itibarla birbirleriyle mücadele halinde buluna
gelen çeşitli sınıflara malik değildir. Mevcut sınıflar birbirinin
tamamlayıcısı niteliğindedir." (Söylev ve Demeçler C.II. sh. 82)

Laiklik:

"Din
ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması" şeklinde özetlediğimiz
lâiklik ilkesi, Türk Devriminin vazgeçilmez bir unsurudur. Demokratik
olmanın da gereği...
******'e göre din, insanların vicdanlarında
yer alması gereken kutsal bir kavramdır. Bu düşünceden yola çıkan Gazi
31 Ocak 1923'de şu sözleri söylüyordu:
"Bizim dinimiz en makul ve
en tabii dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir
dinin tabi olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması gereklidir.
Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur."
Genç Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin sağlam temeller üzerine oturtulabilmesi için, ilk önce
devletin kurum ve kuruluşlarının laikleştirilmesi gerekiyordu.

DEVLETİN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

1.)Samsun’a
çıkış. Amasya kararları, Erzurum, Sivas Kongreleri ile ulusun kendi
kaderini kendisinin belirlemesi ilkesinin vurgulanması.
2.)23
Nisan 1920'de T.B.M.M.'nin açılması. "Egemenlik kayıtsız şartsız
ulusundur" ilkesinin kurtuluşun ve kuruluşun simgesi olması.
3.)20 Ocak 1921 Anayasasının kabulü.
4.)1 Kasım 1921 Saltanatın kaldırılması.
5.)29 Ekim 1 923 Cumhuriyetin ilânı.
6.)3 Mart 1924 Hilafetin kaldırılması.
7.)20 Nisan 1924 Anayasasının kabulü.
8.)10 Nisan 1928 Anayasadan Türkiye Devletinin "Dinî islâmdır" hükmünün çıkarılması.
9.)
5 Şubat 1937 Anayasada değişiklik yapılarak Türkiye Devletinin
cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, lâik ve inkılâpçı olduğu
hükmünün Anayasaya konması.

HUKUKUN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

1.)8 Nisan 1924 Şer'î mahkemelerinin kaldırılması.
2.)30 Kasım 1925 Tekke ve Zaviyelerin kapatılması
3.)17 Şubat 1926 Türk Medeni Kanununun kabulü.
4.)22 Nisan 1926 Borçlar Kanununun hazırlanması.
5.)24 Kasım 1929 İcra, İflas Kanunlarının kabulü.
6.)15 Mayıs 1929 Deniz Ticaret Kanununun kabulü.
7.)5 Aralık 1934 Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkının verilmesi.

EĞİTİMİN LAİKLEŞTİRİLMESİ

1.)3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisat (Öğrenimin Birleştirilmesi) Kanunu
2.)5 Kasım 1925 Ankara Hukuk Fakültesinin açılması.
3.)26 Aralık 1925 Uluslararası Takvim ve Saatin kabul edilmesi.
4.)24 Mayıs 1928 Lâtin rakamlarının kabulü.
5.)1 Kasım 1928 Lâtin alfabesinin kabulü.
6.)10 Haziran 1933 Maarif Teşkilatı Hakkındaki Kanun’un kabulü.
7. )1 Ağustos 1933 Üniversiteler Kanununun çıkarılması, Darülfûnun'un kaldırılması. İstanbul Üniversitesinin kurulması.

KÜLTÜRÜN LÂİKLEŞTİRİLMESİ

Kültürde lâikleşmenin yollan aranırken elbette örf ve âdetlere bağlı kalınacaktı. Tarihten gelen hiçbir şey yok edilmeyecekti.
İşte bu düşünceden yola çıkılarak;
1.)30 Kasım 1925 tarihinde 677 sayılı Kanun ile Meclis tarikatları yasaklıyor, tekke, türbe ve zaviyeler kapatılıyordu.
2.)25
Aralık 1925 tarihinde de Meclis tarafından şeyhlik, seyyitlik,
üfürükçülük, dervişlik, emirlik, falcılık, büyücülük, muskacılık gibi
san ve sıfatların kullanılması ve bunlara ait özel kıyafetlerin
giyilmesi yasaklanıyordu.
******'ün laiklikle ilgili görüşlerini Söylev ve Demeçlerinden aktarıyoruz.
“Mensubu
olmakla mütmain (tatmin) ve mesut bulunduğumuz İslâmiyet dinini
yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere bir politika aracı durumundan
kurtarmak ve yüceltmenin kesin elzem olduğu gerçeğini gözlüyoruz.
Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdâni kanaatlanmızı, karışık ve
dönek olan her türlü çıkar ve tutkusuna sahne olan politikacılardan ve
politikanın bütün organlarından bir an evvel ve kesinlikle kurtarmak,
milletin dünyevî ve uhrevî (ahretle ilgili) saadetinin emrettiği bir
zorunluktur." (Söylev ve Demeçler C. I. sh. 330)
“Din lüzumlu bir
müessesedir. Dinsiz biri milletin devamına imkân yoktur. Yalnız şurası
var ki, din, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. Softa sınıfının din
simsarlığına müsaade edilmemelidir. Dinden maddî menfaat temin edenler,
iğrenç kimselerdir. İşte biz bu duruma karşıyız ve buna müsaade
etmiyoruz." (Kılıç Ali-Alatürk'ün Hususiyetleri, sh. 116)
"Artık
Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi
oyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar." (Söylev
ve Demeçler C. III. sh. 76)
Devrimcilik:

Devrimcilik ilkesi, ****** İlkeleri arasında; eylem ve atılım gibi kavramları içerisine alan tek ilkedir.
******, Büyük Söylevinin sonunda:
"Bu
açıklamalarımla ulusal yaşamı sona ermiş varsayılan büyük bir ulusun
bağımsızlığını nasıl kazandığını ve bilim ve tekniğin en son esaslarına
dayalı ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya
çalıştım," diyerek çağdaş devlet kavramıyla devrimcilik ilkesinin
şaşmaz işaretini veriyordu.
Çağdaş devlet kuran bir ulusun, çağ
dışı niteliklerden kurtulması gerekirdi. İşte, Türk ulusunun, çağdışı
niteliklerden kurtulmak, çağdaşlaşmak için giriştiği atılımların tümü
devrimcilik ilkesinin kapsamı içine girer.
Devrimcilik, ******
İlkelerinin hemen hemen tümüyle birleşir. Bütün bu ilkelerin ya neden
ya sonuç olarak devrimcilikle sıkı bir ilintisi vardır. Bu bakımdan
devrimcilik, ****** İlkelerinin tümünü gerçekleştirmeye, korumaya ve
yaşatmaya kesin kararlılıktır. Devrimleriyle yolumuzu aydınlatan
******'ün bu konudaki görüşleri şöyle:
"Yaptığımız ve yapmakta
olduğumuz inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen
modern ve bütün anlam ve biçimi ile uygar bir toplum haline
getirmektir. İnkılâbımızın asıl hedefi budur. Bu gerçeği kabul etmeyen
zihniyetleri darmadağın etmek zorunludur. Şimdiye kadar milletin
beynini paslandıran, uyuşturan ve bu zihniyette bulunanlar olmuştur.
Herhalde zihniyetlerde mevcut hurafeler tamamıyla kovulacaktır. Onlar
çıkarılmadıkça beyinlere gerçeğin ışıklarını sokmak imkânsızdır."
(Söylev ve Demeçler C. II. sh. 69)
"... Mes'ut inkılâbımızın
aleyhinde düşünce ve duygu taşıyanları aydınlatıp, doğru yolu
göstermek, aydınlara düşen millî görevlerin en önemlisi ve
birincisidir." (Söylev ve Demeçler C. II. sh. 69) "
"...Memleket
davalarının ideolojisini, inkılâplarımız yönünden anlayacak, anlatacak,
nesilden nesile yaşatacak kişi ve kurumları yaratmak lâzımdır." (Söylev
ve Demeçler C. I. sh. 386)
Milliyetçilik:

Milliyetçilik
ilkesi ulusal savaşımızın çıkış noktasını oluşturmuş ve tüm tutsak
ulusların kurtuluş hareketlerine ışık tutmuştur. Fransız Devriminden
sonra dünyaya yayılan özgürlük düşüncesinin tarihsel gelişimi içinde
her ulusun kendi kaderini çizme inancının doğal bir sonucudur bu ilke.
Türk halkının ümmet olmaktan kurtulup ulus haline gelmesi, ******
sayesinde olmuştur. ******'ün ulusuna inancı sonsuzdu. Ulusu ulus
yapan öğelerin başında ise, ortak değerler gelir. Milliyetçilik
sözcüğü, bu değerleri de içine almakta. O, devrim ve ilkelerinin, ulusa
rağmen değil, ulusla birlikte yaşayacağını biliyordu. Bu nedenle
yeniliklerin ancak ve ancak ulus tarafından benimsenmesi ile sonsuza
kadar yaşayacağı inancındaydı.
Zaten bugün, ****** İlkeleri
arasında yer alan milliyetçilik, çağdaş anlamıyla; siyasetin ekonominin
ve kültürün içinde yerini almıştır.
"Türk milliyetçiliği, bütün
çağdaş milletlerle bir ahenkte yürümekle beraber, Türk toplumunun özel
karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini korumayı esas sayar. Bu
nedenle millî olmayan akımların memlekete girmesini ve yayılmasını
isteriz." (Ş. Süreyya Aydemir-Tek Adam C. III. sh. 450)
"Biz
doğrudan doğruya milliyetperveriz, Türk milliyetçi siyiz.
Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu toplumun fertleri ne
kadar Türk kültürü ile dolu olursa o topluma dayanan cumhuriyet de o
kadar kuvvetli olur." (Afet İnan-M. Kemal ******'ten Yazdıklarım sh.
88)
"Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı
ve Makedonyalı, hep bir milletin evlatları, hep aynı cevherin
damarlarıdır." (M. Kemal Kop-****** Diyarbakır'da sh. 4)
Devletçilik:

Anayasamızda
yer alan devletçilik ilkesi; toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmada
devletin üstlenmesi gereken görevleri açıklar. Genel anlamı ile, özel
girişimin yetki ve gücü dışında kalan ekonomik kalkınma ve örgütlenmeyi
gerçekleştirme ilkesidir.

Genel olarak devletin iki ödevi vardır;

a)Ülke içinde güvenliği ve adaleti sağlayarak, yurttaşların özgürlüğünü ve güvenliğini korumak.
b)Savunma için her an hazır bulunmak ve başka çare kalmazsa ülkeyi silâhla savunmaktır.

Bunlardan
başka devletin, bayındırlık, eğitim, kültür, sağlık, tarım, ticaret ve
sanayiye ilişkin ekonomik etkinliklerde de görevleri bulunmaktadır.
******, devletçiliği şöyle açıklar:
"Bizim
takip ettiğimiz devletçilik, bireysel çalışmayı ve gayreti esas
tutmakla beraber, mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve
memleketi bayındırlaştırabilmek için, milletin genel ve yüksek
çıkarlarının gerektirdiği işlerde özellikle ekonomik sahada devleti
fiilen ilgili kılmak mümkün esaslarımızdandır."
Devletçilikle ilgili dile getirdiği diğer ifadeler ise şöyledir:
"Bizim
izlemeyi uygun gördüğümüz devletçilik prensibi bütün üretim ve dağıtım
araçlarını fertlerden alarak milleti büsbütün başka esaslar içinde
düzenlemek amacını güden, özel ve kişisel ekonomik teşebbüse ve
faaliyete meydan bırakmayan sosyalizm prensibine dayalı kolektivizm,
komünizm gibi bir sistem değildir. Özet olarak bizim güttüğümüz
"devletçilik" ferdi çalışma ve faaliyeti esas tutmakla beraber, mümkün
olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha, memleketi bayındırlığa
eriştirmek için, milletin genel ve yüksek menfaatlerinin gerektirdiği
işlerde özellikle ekonomik alanda, devleti fiilen ilgilendirmektir."
“…
Devletin siyasal ve düşünsel hususlarda olduğu gibi bazı iktisadi
işlerde de düzenleyici rolü prensip olarak kabul edilmelidir. Buradaki
güçlük; devlet ile ferdin karşılıklı faaliyet alanlarını ayırmaktır.
Devletin faaliyet sınırını çizmek ve dayanacağı kuralları tespit etmek,
diğer yandan da vatandaşın ferdi teşebbüs ve faaliyet özgürlüğünü
kısıtlamak, devleti yönetmekle yetkili kılınanların düşünüp tayin
etmesi gereken bir meseledir. Prensip olarak devlet, ferdin yerine
geçmemelidir. Fakat, ferdin gelişmesi için genel şartları göz önünde
bulundurmalıdır. Bir de ferdin kişisel faaliyeti, ekonomik gelişmenin
esas kaynağı olarak kalmalıdır. Fertlerin gelişmesine engel olmamak,
onların her bakımdan olduğu gibi özellikle ekonomik alandaki özgürlük
ve teşebbüsleri önünde, devletin kendi faaliyeti ile bir engel vücuda
getirmemesi, demokrasi prensibinin önemli esasıdır. O halde diyebiliriz
ki, ferdî teşebbüs gelişmesinin bir engel karşısında kalmaya başladığı
nokta, devlet faaliyetinin sınırını teşkil eder. Bu bakımdan genellikle
belli zaman ve alanda sürekli bir özel nitelik gösteren ekonomik bir
işi, devlet üzerine alabilir." (Afet İnan-M. Kemal ******'ten
Yazdıklarım, sh. 66, 67)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://fbahce.yetkinforum.com
 
****** ilkeleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Fenerbahçe Forum ve Taraftar Sitesi :: 101 YILLIK EFSANE :: ****** ve Fenerbahçe-
Buraya geçin: